6 Aralık 2015 Pazar

İzlenmesi Gereken Filmler

Şiddetle izlenmesini tavsiye ettiğim filmlerden birkaçı;



 A Beautiful Mind (Akıl Oyunları)
 Nash, öğrencilik yıllarından itibaren hayaller görmeye başlar. Mezuniyetinden sonra, zamanla paranoid şizofreni olur; fakat hasta olduğunun farkına varamaz. Bir konferans sırasında aniden bir psikiyatristin karşısına çıkması ile olaylar zinciri değişir. Hastaneye yatar ve bu nedenle akademik çalışmalarından uzaklaşır.
 Hastalığı kendi çocuğuna zarar vermesine neden olacak noktaya gelince eşi yeniden hastaneye gitmesi gerektiğini düşünür. Uzun süre hasta olduğunu kabul edemese de sürekli gördüğü kız çocuğunun hiç büyümediğini fark eder. Bu durum onun hastalığını kabul etmesini sağlar. Nash, yaşadığı hayali gerçekleri görmezden gelerek onlarla yaşamaya çalışacaktır. Gördüğü tedaviler etkili olmasa da eşi ve eski iş arkadaşlarının desteğiyle her şeye yeniden başlar. Kendi akıl hastalığını yine kendi aklı ile dizginleyerek akademik çalışmalarına yeniden hız verir. Tekrar üniversitede ders vermeye başlar. Sonunda gösterdiği sıradışı mücadeleyle şizofreni ile birlikte yaşamına devam eder. Ve tarih bu müthiş dehaya, akıl hastalığını yine aklıyla yenerek hayatının geri kalanını bilime adamasından ve hastalığının başlamasından evvel yaptığı buluşlardan dolayı Nobel Ekonomi Ödülünü armağan eder.
  Her Şeyin Teorisi (The Theory of Everything)
 Stephan Hawking’in 60′lı yıllardaki yaşamını, sağlığına ilişkin kötü haberleri aldığı dönemi ve hepsinden de önemlisi eşi Jane ile olan ilişkisini anlatan filmde Hawking’i Les Miserables’dan hatırladığımız Eddie Redmayne canlandırıyor. Film 2014 Uluslararası Toronto Film Festivali'nde gösterilmesi planlanıyor. ABD’de kasım ayında gösterime girecek olan The Theory of Everything’in Türkiye'ye geliş tarihi ise 27 Şubat 2015 olarak açıklanmıştır. Bu film Eddie Redmayne'te en iyi erkek oyuncu oscarını kazandırmıştır.Ayrıca en iyi erkek oyuncu Bafta ve drama dalında en iyi erkek oyuncu Altın Küre'yi de Eddie Redmayne kazanmıştır.

   Kış Uykusu (Winter Sleep)
 Aydın (Haluk Bilginer) emekli bir oyuncudur; aktörlüğü bıraktıktan sonra Orta Anadolu'da kendi halinde küçük bir otelde çalışarak günlerini geçirir. Hayatında ise iki kadın vardır: Kendisine her anlamda uzak ve soğuk olan genç karısı Nihal (Sözen) ve boşanmış olan kız kardeşi Necla (Demet Akbağ). Aydın tiyatroculuktan emekli olduktan sonra, babasından kalan mülkü idare etmek üzere eşi ve ablasıyla birlikte Kapadokya'daki otele yerleşmiştir. Kapadokya'daki otelde Aydın'ın hayatı etrafında olup bitenlerle ilgili hiçbir sorumluluk taşıma gereği hissetmediği için çok durağandır. Filmin hikayesi Aydın'ın gerçekle arasındaki mesafeyi kapatıp kapatamayacağı sorununun etrafında şekillenir.
 Film, "entelektüel" üzerine odaklanmıştır ve hikayedeki diğer karakterler "entelektüel"in durumunu netleştirme işlevini üstlenmiştir. Filmde "entelektüel"in temsilcisi olarak yer alan Aydın'ın en büyük sorunu "tembellik" olarak görünmektedir. Ablası Necla ile diyaloglarında Necla'nın acımasızca belirttiği gibi Aydın sorumluluk almaktan, kendisiyle gerçek anlamda yüzleşmekten korkan ve kaçan bir kişidir. Bu eleştirileri yapan Necla da Aydın'ın sert eleştirilerine maruz kalır: tek yaptığı küsmek, şikayet etmek ve küçümsemektir. Bu iki tip başkalarının çelişkilerini görmekte çok başarılı ama kendilerini tanımakta bir o kadar cahildirler. Aydın'ın genç karısı ise bu döngüyü kırmak için tavır alan tek kişi gibi görünmektedir. Aydın ve Nihal'in diyaloglarında gördüğümüz şey ise Aydın'ın ise Nihal'i bilgi, yaş, tecrübe gibi avantajlarını kullanarak sindirme çabası, buna karşılık Nihal'in Aydın'dan bıkmış olduğudur. Bu üç kişi, yan karakterlerden biri olan Suavi (Tamer Levent) ile birlikte "üst sınıf"ın temsilcileridir. Filmde alt sınıfın temsilcileri ise Aydın'ın, oteldeki işlerin ve Kapadokya'daki mülklerin idaresini bıraktığı Hidayet (Ayberk Pekcan); Aydın'ın kiracısı olan İmam Hamdi (Serhat Kılıç) ve ailesidir. Hidayet ve İmam arasındaki ilişki, Aydın'ın sorumluluklarından kaçmasının maliyetini gözler önüne sermektedir. Aydın'ın ve Necla'nın çelişkileri, farkında olmadıkları bencillik ve ikiyüzlülükleri filmde oldukça rafine detaylarla, incelikle işlenmiştir.

  Protesto (La Haine)
 La Haine Mathieu Kassovitz'in 1995 yılında çektiği Fransız filmi. Film, Paris'in gettolarında yaşayan biri pied-noir (Said), biri yahudi (Vinz), biri ise siyahi (Hubert) üç arkadaşın hikâyesini konu alarak, Fransa'da gettolarda yaşayan gençlerin hayatından bir kesit sunmaktadır.
 Kassovitz'in filmi ırkçılığa ve sosyal sınıf farklılıklarına yaptığı göndermeler nedeniyle hem Fransa'da hem de dünyada oldukça ses getirmiştir. Film, siyah-beyaz çekilmiş olmasının yanı sıra müzikleri (örneğin, patronla derdini anlatan Jamaikalı'nın söylediği şarkı gibi) ve görece kısa olması gibi özellikleri nedeniyle vurucu bir atmosfer yaratıyor.
Kassovitz filmi çektiğinde sadece 25 yaşındaydı. Ayrıca filmdeki başrol oyuncuları gerçek isimleriyle oynadılar.

Bay Hiçkimse (Mr. Nobody)

Başlıkta bahsi geçen Bay Hiçkimse, 2092 yılında dünyada kalmış son ölümlü olan 117 yaşındaki Némo adlı bir adam. Ölüm döşeğindeki Némo genç bir çocukken bir peronda durduğunu hatırlar. Tren kalkmak üzeredir. Annesiyle birlikte mi gitmeli, yoksa babasıyla mı kalmalıdır? Bu karar, sonsuz sayıda olasılığı doğuracaktır.














Popüler Yayınlar